
ASLANLAR HAKKINDA BİLGİ
Aslanlar ile ilgili bilgilere geçmeden önce, ilginç ve bütün dünyada onlar hakkında kullanılan yanlış bir ifadeyi düzeltmek istiyoruz. Şunu belirtmek gerekir ki, aslanlar ormanlarda yaşamaz, dolayısıyla onlara atfedilen " Ormanlar Kralı" sıfatı yanlıştır.
Kedigiller familyasından olan aslanın bilimsel adı "Panthera leo" dur. Derisi açık kahverengi ve sarı karışımıdır. Koyu kahverengi renge sahip aslanlarda vardır ancak bunlar diğerlerine oranla çok daha seyrek bulunur. Erkeklerin, omuzlarına kadar dökülen, heybetli bir yelesi bulunur. Yeledeki kıllar sert ve dayanıklıdır. Koyu ve görece daha büyük yeleye sahip erkeklerin, dişi aslanlar tarafından eş seçiminde tercih edildiği düşünülmektedir.
Ağırlık ve boyları cinsiyete göre değişiklik gösterir. Erkek aslanın ağırlığı, yaşadığı çevreye bağlı olarak 190-280 kg arasındadır. Dişi aslan ise erkeğe oranla daha hafiftir ve ağırlığı 110-150 kg arasında değişir. Boy olarakda, erkekler dişilerden üstündür. Erkeğin boyu 2.4-2.7 m arasındadır, dişilerin boyu ise 2.1-2.3 m civarındadır. Ayakları üstünde durduklarında ise boyları, erkekler 87-93 cm, dişiler 70-75 cm gelir.
Erkek aslan tam bir güç sembolüdür. Omuzları, ayakları ve göğsü son derece kaslı bir yapıya sahiptir. Bir pençe darbesiyle ortalama büyüklükte bir hayvanın omurgasını kırabilir. Bu kadar güçlü yapısına rağmen, özel dizayn edilmiş pençeleri üstünde avına son derece sessiz bir şekilde yaklaşır. Tırnaklar çok keskin bir yapıya sahiptir ve istediğinde içeri çekebilir.
Çok az ışıkta bile ileri bir görüş kabiliyetleri vardır. Böylece, aslanlar geceleri de avlanabilir. Gözlerini bir taraftan diğerine çok fazla hareket ettiremedikleri için, yan taraftaki bir nesneye bakmak için kafalarını döndürmek zorunda kalırlar.
Güçlü bir koklama kabiliyetleri vardır. Bu kabiliyetleri onlara bir çok konuda yardımcı olur. Aslanlar belirli bir alanı kendi alanları olarak görür ve diğer aslanlar bu bölgeye girdiğinde şiddetle karşı koyar. Bölgenin sınırını çizmek, belirli alanlara işeyerek yapılır ve aynı şekilde kendi alana başka bir aslanın girip girmediği de gene koklama yoluyla gerçekleşir. Bu gelişmiş duyu, ona zaman zaman başka bir yırtıcının saklamış olduğu avı bulmak içinde yardım eder. Bu özel koku alma işlevine sahip olmasında, ağzının üst tarafında bulunan jakobson organı önemli işleve sahiptir.
Bir gölgelikte, yatarak derin nefes çekip daha sonra ağzını buruşturan aslan görüldüğünde, aslında onun çevreyi kokladığı anlaşılmalıdır.
Kedigiller arasında kuyruğunun ucunda püskül olan tek kedi, aslandır. Kuyruk önemli bir denge kurma aracıdır, ayrıca dişilerin yavrularla iletişimin için kuyruklarını kullandıkları düşünülmektedir.
Aslanlar söz konusu olduğunda, önemli bir özellikte, çok uzaklardan duyulabilen korku verici kükremeleridir. Onlar, bu hareketi, boğazlarında bulunan iki parçalı özel bir kemik vasıtasıyla gerçekleştirirler. Kükreme, aslanın meydan okuması olduğu gibi diğer aslanlara bir uyarı vazifeside görür.
Aslan yavruları doğduklarında gözleri tamamen kapalıdır ve çevreyi göremezler. Dişiler ortalama olarak 2-4 yavru dünyaya getirir. Ancak bu sayı bazen 8 e kadar çıkabilir. Yavrular ilk dünyaya geldiklerinde ortalama 25-30 cm kadardır. Ağırlıkları ise 400-450 gr gelir. Gözleri 2 hafta sonra açılsa da, görme işlevini yerine getirmek için bir müddet daha geçmesi gerekir.
Yavrular, doğduktan 4 hafta kadar sonra yumuşak yiyecekleri yiyebilir. Süt verme işleminden bir müddet sonra yavru annesi tarafından sürüyle tanıştırılır. Artık yavru sürüye aittir ve süt veren diğer dişileride emebilir. Aslanlar son derece sosyal hayvanlardır ve sürü yaşamı onlar için vazgeçilmezdir. Küçük bir sürü 4-5 dişi aslan ile bir erkek aslandan oluşurken, büyük bir sürüde 15-18 dişi ile 2-3 erkek aslan bulunabilir.
Doğada, yetişkin olanları için doğal düşmanları yok denecek kadar azdır. Diğer hayvanlar tarafından gerçekleşen aslan ölümleri genellikle, avda ( avın boynuzlarından veya çifte atmasından) gerçekleşir.
_Michel_Gunther_WWF_Canon.jpg)
BÜYÜK PANDALAR HAKKINDA BİLGİ
Özellikleri: Dev pandalar siyah beyaz çok özel bir posta sahiptirler. Yetişkin pandalar yaklaşık 1,5 m uzunluğundadır. Erkek pandalar 115 kg ağırlığına ulaşabilirler. Dişi pandalar genellikle erkek pandalardan daha küçük olup, arada sırada 100 kg’a ulaştıkları olur. Dev pandalar Sichuan, Gansu, Shaanxi ve Tibet gibi dağlık bölgelerde yaşarlar. Çin Ejderhaları, Çin’in tarihsel bir sembolüyken, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dev pandalar da Çin’in resmi olmayan ulusal bir sembolü olmuşlardır.
Bir dev panda bir başparmak ve beş parmak olmak üzere alışılmadık bir pençeye sahiptir. Bu başparmak aslında sesamoid kemiğinin (anatomide bir kemiğin bir liriş içine iyice yerleşmesi ile oluşan kemik) değişmesiyle oluşmuştur ve pandanın bambuları rahatça yemesine yardımcı olur. Dev pandanın yaklaşık olarak 25 cm uzunluğunda bir kuyruğu vardır. Dev pandalar 20 – 30 yaşlarına kadar esir hayatı yaşar.
Beslenme
Dev pandalar, bilimsel sınıflandırmada bir etçil olarak sayılmasına rağmen, pandanın günlük besini hemen hemen sadece bambudan oluştuğu için aslında bir otçuldur. Bununla birlikte, pandalar hareketsiz bir etçilin sindirim sistemleri varken, selülozu sindirmeye çalışan enzimlere sahip değillerdir. Böylece bambunun tüketiminden, az miktarda enerji ve az miktarda protein alırlar. Dev Panda bir günde ortalama 20 – 30 pound kadar bambu filizi yer. Pandalar, bir günlük besinlerinde bu kadar az miktarda enerji ve protein aldıkları için, dopdolu sindirim sistemlerini korumaları pandalar için son derece önemlidir.
Pandalar çok yüksek dağlık alanlarda yaşadığından mevcut alanlar sınırlı ve sıkışıktır. Ayrıca yaşadıkları bölgelerin ortalama sıcaklıkları da artmıştır. Tüm bunların başlangıcı bambu hasatından kazanılan kereste kazancının atması ve buna bağlı olarak da yabani pandaların yiyeceği olan mevcut pandaların yok olmasıdır. 1973’den 1984 yılına kadarki süreçte Asya’nın 6 bölgesindeki yabani pandaların nüfusu %50 civarında azalmıştır. Dev pandalar bir otçulun günlük besini ile idare ettikleri halde, bir etçilin basit sindirim özelliklerini yitirmemişlerdir. Dev pandanın yuvarlak yüzü dev pandanın günlük besini bambuya olan adaptasyonu ile oluşmuştur. Dev pandaların güçlü pençe kasları kafasından pençesine bitişir. Büyük azı dişleri lifli bitki parçalarını ezmeye ve öğütmeye yarar.
Yabani pandalar bambunun varolan 25 türüyle beslenirken, engebeli kırlarda ölü bitkilerle ve ormanın artıklarıyla beslenmek zorundalar. Yalnız yaygın birkaç bambu türü sayesinde şimdi pandalar yüksek dağlık alanlarda yaşıyor. Bambu yaprakları en yüksek derecede protein içerir, ancak gövdesi içermez.
Eş zamanlı çiçekçiliğin ve bazı bambu türlerinin neslinin yok olması nedeni ile ortaya çıkan pandaların şiddetli açlığı, pandaların bölgelerindeki mevcut en az iki farklı tür bambuyla önlenmelidir. Aslında otçul olan dev panda, mevcut olan et, balık ve yumurtayla beslenmesine rağmen kesinlikle bir ayıya özgü dişlerini yitirmeyecektir.
Hayvanat bahçeleri, pandaların esaretlerinde, pandaların günlük besini olan bambunun tipik bakımını yapsalar bile, pandalara özellikle ek besin olarak bisküvi vb. yiyeceklerde vereceklerini açık ve kesin bir biçimde belirtmişlerdir.
Üreme
Pandalar çiftleşme dönemi dışında tamamen yalnız yaşarlar. Bu durum sadece Nisan-Mayıs aylarında değişir. Bu dönemlerde düne kadar yalnızlıktan memnun olan panda sesler ve hırıltılar çıkartır, sesini duyurmak için çığlıklar atar. Baharın gelişiyle birlikte pandanın aklı fikri uygun bir eş bulmaktadır. Fakat bu o kadar kolay değildir, çünkü aynı bölgede yaşayan pandalar bile birbirinden çok uzakta bulunurlar. Dişi pandaların eş konusunda çok seçici olmaları erkeklerin işini daha da zorlaştırır. Eş adaylarının az olmasına rağmen yine de karşılarına çıkan her “yakışıklıyı” beğenmemektedirler. Dişi panda, erkek pandayı ancak çok beğenirse yanına yaklaştırır. Diğer bir engel ise erkeklerin fazla flört edecek zamanlarının olmamasıdır, çünkü dişi pandaların çiftleşmek için uygun dönemleri yılda en fazla 5 gün sürer.
YAVRU PANDALAR HAKKINDA BİLGİ
Erkek panda dişi pandanın kalbini kazanır ve çiftleşme başarılı olursa yaklaşık dört ay sonra minik bir panda bebeği dünyaya gelir. Yeni doğan panda ancak bir fare büyüklüğünde ve 100 gr ağırlığındadır. Bebek panda küçük ve savunmasız olur. Doğduğunda gözleri kapalıdır ve uzun süre öyle kalır. Birkaç hafta sonra gözleri açılır, fakat bebek panda hala göremez. Bununla birlikte, yetişkin pandalardan daha iyi işitir. Gözleri açıldıktan sonra bu durum değişir ve dengelenir. Bu dönemle ilgili en önemli ayrıntı pandanın çok şefkatli ve sevecen bir anne olmasıdır. Anne panda bebeğine çok düşkündür, onu kolların arasında insanların bebeklerini salladıkları gibi sallar ve sabırla emzirir. Hayvanlar aleminde yavrularına karşı en sevecen hayvan pandalardır. Bebek pandanın gözlerinin açılması 6 hafta sürer. 3 aylık olduğunda tek başına yürümeye, 5 aylık olduğunda ise koşmaya ve bambunun tadına bakmaya başlar. Bebek panda bir buçuk seneden uzun bir süre annesinin yanında kalır. Ancak bu uzun dönemin sonunda tek başına yaşamaya hazırdır.
Pandaların nesli tükenmektedir.

ATLAR HAKKINDA BİLGİ
Atlar, katır, zebra ve eşeklerle aynı familyadan olan memelilerdir.
AYGIR : Erkek at
KISRAK : Dişi at
YAVRUSU : Tay
PONY : Yavru at değildir, büyümeyen küçük atlardır. Kendi cinslerine göre değişik adlar alırlar.
At renklerine "DON" adı verilir. Başlıca At Donları :
YAĞIZ : Siyah
KIR : Beyaz
DORU : Gövde kahverengi kuyruk ve yeleler siyah
DEMİR KIR : Gri ve Beyaz karışık
AL : Kızıl
Bir kısrağın hamilelik süresi 11 ay dır.
•Bir Atın yüksekliğinin ölçü birimi "El"dir. Bir el 10,5cm.dir. cinslerine göre değişse de ortalama yükseklik 16-17 el'dir.
•At'lar 30 yaşına kadar yaşayabilseler de, ortalama yaşam süreleri 20-25 yıl kadardır. belirlenen En yaşlı At "Old Billy" adında Bir İngiliz moura atıdır ve 62 yıl yaşamıştır.
•Çalışan veya sert zeminde yolculuk eden atların tırnaklarının Nal ile korunması gerekir. Atların tırnakları bizim el ve ayak tırnaklarımız gibi uzar ve kesilmeleri gerekir. Bu nedenle 4-6 haftada bir nalların sökülüp tırnaklar kesildikten sonra yeniden Nal çakılması gerekir.
• Atların, Pony'ler dahil 350 nin üzerinde cinsi vardır.
• Atın 4 doğal yürüyüş şekline; Adeta-Süratli-Dörtnal ve Gallop (Hücum Dörtnal) denir.
• Atın adımlarına "Fule" denir.
OLAĞANDIŞI BİR HAYVAN
At olağandışı bir hayvandır. Ağırlığı neredeyse 1 tonun üzerindedir. 2m.den yüksek ve 6m.den geniş bir engeli atlayabilir. Saatte 64km. hız yapabilir. Olağandışıdır çünkü; tüm bunları ağırlığının %20'sini aşan ağırlıkta bir insanı sırtında taşırken yapabilir.
ATIN KAS ve İSKELET SİSTEMİ
KAS YAPISI :Omurga, bağ sistemi ile desteklenir. Boyun esnektir. (Bağlar kolayca zarar görebilir.) Tendonlar ve bağlar, kaslar gevşediğinde bile kemiklerin aynı hizada durmasını sağlar. Karın kasılarak sırtın yukarı doğru kavis vermesini sağlar.
OMURGA YAPISI:Atın omurgasının oldukça sert bir yapısı vardır. Bu yapı atın ağırlığını taşıması ve arka bacakların kuvveti ile baş edebilmesi için gereklidir. Cidagodan sağrıya kadar uzanan omurların kısıtlı bir hareket kabiliyeti vardır. Eyerin altı ve hemen ardındaki bölgede oluşan kavis önemlidir. Atın kas ve bağ zincirinin iki önemli destek noktası vardır:
1)Lumbosacral Eklem
2)Boynun cidago ile birleştiği nokta
Bu destek noktalarını bir köprünün ayağı olarak düşünürsek, atın sırtı köprünün zeminini oluşturur. Kas zincirinin (köprünün) iki başının herhangi birinden yapılacak bir geri çekme hareketi sırtın (zeminin) yukarı doğru kavislenmesini sağlar. Atın bir köprücük kemiği yoktur. Köprücük kemiği olmadığından atın omurgası ön bacaklara kemikle bağlı değildir, bir kas dokusu ile bağlıdır. Bu kas dokusu atın bir yandan diğer yana hareketini sağlar.
İSKELET YAPISI: Arka bacağın 3 başlıca eklemi, (kalça, diz,sağrı) lumbasacaral eklem ile birleşerek arka ayakları ileri doğru sürüp güç oluşturarak atın sırtını taşımasını sağlar. Boyun omuru boyun çizgisini takip etmez. (Cidagonun hemen ilerisinde sonra erer.)
ATIN DUYULARI
İŞİTME : Atlar ; iletişim kurmak için dokunma, koklama ve işitme duyularını kullanırlar. Özellikle işitme duyuları insanlara oranla çok gelişmiştir. Örneğin ; 25 yaş altı bir insanın duyma kapasitesi 20 Hz. İle 20 KHz. Arasında iken bir atın işitme kapasitesi 55 Hz ile 35 KHz. Arasındadır. Bu da onların bizim duyamayacağımız frekanstaki sesleri duyabildikleri anlamına gelir. Bu da ortada bir neden yokken dikkatlerinin nasıl bir anda dağılıverdiğini açıklar. Aynı zamanda kulaklarını 180 o 'den fazla çevirebilir ve oldukça uzak mesafelerdeki sesleri duyabilirler.
Genellikle atın kulaklarının yönü bize gözlerinin baktığı yönü gösterir. Kulaklar bize, aynı zamanda atın ruh hali hakkında da bilgi verir. Dikilmiş kulaklar, irkilmiş veya ilgisini bir noktaya odaklamış olan bir atın göstergesi iken , ileri doğru uzanmış kulaklar çalışma halinde olan (ör; engel atlama , dresaj vs.) ve dikkatini toplamış yaptığı işten mutlu olan bir atın göstergesidir. At ; korktuğu , ürktüğü, sinirlendiği , veya acı hissettiği zaman kulakları geriye doğru hareket eder. Atlar , ses tonuna karşı duyarlıdırlar. Sinirlilik ifadesi olan sert tonla , sevgi ifadesi olan yumuşak tonları çok iyi bir şekilde ayırt edebilirler.
TAT ALMA ve KOKLAMA: Vahşi atlar koklama duyularını taze ot ve su aramak için kullanır . Çiftleşme döneminde koku alma duyusu , hem kısraklar hem de aygırlar için çok önemlidir. Bunun da ötesinde, tüm atlar kendi cinslerinden olanı koklayarak tanırlar. Atların korkunun kokusunu alabildikleri söylenir. Bu ne derece gerçektir bilinmez ama gerçek olan bir şey ; binicilerinin sinirlerini hissettikleri kesindir. Atlar acı tat aldığı yiyeceği anında reddederler.Bu zehirli bitkileri yemelerini önleyen bir korunma mekanizmasıdır. At'lar şekerli yiyeceklerden çok hoşlanırlar. Kesme şeker ve Havucun eğitimlerde atı ödüllendirmek için kullanılması bu nedendendir. Ancak ata çok şeker verilmesi de ısırması için onu (özellikle el ile beslenirse) cesaretlendirebilir. Atların tat alma duyuları insanlara oranla daha az gelişmiş olduğundan, yiyecekleri yemeden önce ne olduğunu anlamak için koklarlar. Ata normalde sevmediği yiyecekler verilirken içine şekerli yiyecekler konulması, yemi yemesine yardımcı olabilir.
GÖRME :İnsanlara kıyasla atın görüş açısı , daha geniştir ancak derinliği daha azdır. Gözler başın her iki yanında olduğundan etrafı 160 0 - 170 0 açı ile görebilir. Bu da atın kuyruğunun arkası hariç etrafındaki her şeyi görebildiği anlamını taşır. Bir at gözlerini birbirinden bağımsız (biocular hareket) kullanabildiği gibi birlikte de kullanabilir. (monocular hareket) Biocular olarak baktığında,mesafeleri ayırt edebilir ancak daha dar bir alanı görebilir.
Araştırmalara göre Atlar sınırlı olarak renk ayırt edebilir. Açık ve koyu renkler ile Kırmızı ve Mavi renkleri ayırt edebilir. Ancak YEŞİL ve GRİ yi ayırt edemezler.
AT NASIL ODAKLANIR
Sakin ve serinkanlı olduklarında tek gözleri ile uzaktaki objelere odaklanabilir. Her iki gözünü aynı anda bir noktaya odakladığında görüş açısı burnunun altına doğrudur. (dümdüz karşısı değil) yani baş - boyun aldığında sadece 2m. Çapında yeri görebilir. İlerisini sadece başını kaldırdığında görebilir.
Fotoğrafların büyük bir kısmında atların maniye yaklaşırken kafalarını kaldırdığını görürüz. Eğer binici atın kafasını kaldırmasını engellerse, at panikler ve daha hızlı gitmeye çalışır. Bunun nedeni atın önündeki nesneleri görmek istemesidir.
Engel atlamada atın kafasını sabitleyecek malzemeler kullanılması, binici için tehlikeli olabileceği gibi doğru da değildir. Bakış açılarının dışında oluşan seslerden rahatsız olduklarında kafalarını kaldırmak isterler.(etraflarını bu şekilde daha rahat görebildikleri için.) Bu durumda da atın başını sabitleyecek aletler kullanıldığında korku ve gerginlik belirtileri gösterirler.
İNEKLER HAKKINDA BİLGİ
Henüz doğurmamış genç inek yani düve ilk danayı doğurduktan sonra “inek” adını alır ve süt vermeye başlar İlk doğurma (buzağılama) yaşı, ırklara ve yörelere göre değişir, ama, genellikle 24 ile 36 ay arasındadır. Bundan sonra normal olarak ineğin her yıl bir yavru vermesi gerekir Gebelik süresi ortalama 285 gündür. Sığır yetiştirmenin hem süt, hem de özellikle et üretimi bakımından verimli olması için, ineğin doğurganlığı büyük önem taşır. Bu nedenle, sürü doğru beslenerek ve iyi bir sağlık bakımı gerçekleştirilerek ineklerin her yıl düzenli olarak buzağılamasına dikkat edilmelidir
İneğin günlük süt üretimi çok değişiktir Aynı biçimde, sütün bileşimi, özellikle de yağlı madde oranı (yağ oranı süt verimiyle ters orantılıdır) da çok değişik olabilir Belli bir bireyin süt üretimi giderek artarak doğumdan iki ay sonra en yüksek noktasına ulaşır; sonra düzenli olarak azalarak yeni doğumdan iki ay önce tamamen kesilir. Buzağılamadan sütün kesilmesine kadar geçen dönemde elde edilen süte “yıllık süt üretimi” denir. Süt verimi, inekten ineğe önemli ölçüde değişebilir Eti için beslenen kasaplık inekler sağılmaz: bunlar yalnızca danalarını emzirirler. Kasaplık inekler, genellikle karma ırklara ( et ve süt) ya da sağmal ineklere oranla daha az süt verirler. Sağmal inekler, normal 305 günlük süre içinde bazı ülkelerde 8 000 kg, hatta daha çok süt verirler. Sağmal ineklerin sütünde kg “başına 40 g yağ bulunur. Türkiye’de yerli ırkların süt verimi çok düşüktür. Süt hayvancılığının gelişmesiyle, sanayileşmiş ülkelerin çoğunda hem hayvanların boyları, hem de verimleri artmıştır. Süt verimini artırmak için yapılan çalışmalar sonucun- daysa, bazı ırklar gerilemiş, Holstein gibi çok özel tiplerse iyice yaygınlaşmıştır.
Belli bir ineğin süt üretimi yaşına göre değişir: süt inekleri en çok sütü 5 ya da 6 yaşındayken verirler. Sağmal inekleri ıslah çalışmaları, süt verimi sıkı denetim altında tutularak ciddi biçimde sürdürülmektedir. Süt verim denetimi için süt üretimi, sütün yağ oranı ve kimi ülkelerde, azotlu madde miktarı her ay yakından İzlenir, her ineğin yıllık süt verimi bir belgeyle ortaya konur
İneğe gereksinimlerini karşılayacak oranda yem verilir. Yemin bir bölümü kaba yem (ot, saman, pancar, vb.), bir bölümüyse mineral maddeler karıştırılan yoğun yemlerden (tahıl ve küspe karışımı) oluşur Yoğun yem ineğin süt verimine, ineğin sağılıp sağılmamasına ve hizmet dışı kalmış olup olmamasına bağlı olarak değişik miktarlarda belirlenir. Gelişmiş ülkelerde, yoğun yem miktarını otomatik olarak saptayıp dağıtan bilgisayarlı aygıtlar kullanılmaktadır. İneklerin temiz sudan oluşan içecekleri bol bol verilmelidir.

MAYMUNLAR HAKKINDA BİLGİ
Maymunlar Memeli hayvanların bir takımına verilen genel ad. Babuin gibi yerde yaşayan bir kaç türün dışında, hepsi ağaçlarda yaşar. Çok çevik ve zeki hayvanlardır.
Ekvator'un 40° kuzey ve 40° güney enlemleri arasında raslanırlar. Avrupa'da yalnız Cebelitarık kıyılarında bulunurlar. Bunların da Afrika'dan geldikleri sanılmaktadır. İki grupta incelenirler: Asya ve Afrika'daki Eski Dünya maymunları ve Orta ve Güney Amerika'daki Yeni Dünya maymunları. Yeni Dünya maymunlarına, güney Amerika'nın sulak ormanlarında bol rastlanır. Kuyruklarını, sarılma, kavrama, sallanma, tırmanma ve yiyecek toplamada üçüncü bir el gibi kullanırlar. Düşen yavrularını kurtarmada ve bir ağaçtan diğerine geçmede kuyruklarından maharetle istifade ederler. Bunun için bir ağacı elleriyle kavrarken diğerini de ayakları ve kuyruğuyla kavrayarak bir köprü kurarlar. Yavrular da buradan koşarak geçerler. Bazı türlerin kuyruk uzunluğu boylarından fazladır. İki beyin yarı küresinden biri kuyruğu ötekisi de diğer vücut olaylarını yönetir.
Eski Dünya maymunları hafif ve ufak bedenlidir. Beyinleri daha büyük ve karmaşık olduğundan Yeni Dünya maymunlarından üstündür. Çok az kuyrukları vardır. Kuyruklarının sarılma ve kavrama özellikleri yoktur. Fakat kuyrukları dengelerini sağlamada, duruş vaziyetlerinde ve hatta haberleşmede rol oynar. Maymunun kuyruğunu tutuş vaziyeti, onun sosyal ve hissi durumunu belirtir. Maymunların ayak, taban ve yüzlerinin dışında vücutları tüylüdür. Kaba etleri kılsız olanlar da vardır. Kılsız yerleri kırmızımsı veya mavi renktedir. Büyüklükleri çok değişiktir. Boyları 12-13 cm olan makilerle sahibinin cebine veya bir bardağa rahatça sığabilen minik marmosetten 300 kg ağırlığı olan gorile kadar farklı birçok türü vardır.
Koku alma duyuları çok zayıf olmasına rağmen, görme ve işitmeleri güçlüdür. Çoğunlukla gündüz faaldirler. Hepsi otçul memelidir. Ağaç filizleri, yaprak, çiçek, tohum ve meyveler başlıca yiyecekleridir. Bunun yanında böcek, yumurta ve leş yiyenleri de vardır. Çoğu gruplar halinde tecrübeli bir erkeğin başkanlığında yaşar. Birkaç dişi ve yavrulardan meydana gelen tek erkekli gruplar da vardır. Hamilelik devreleri türlerde farklıdır.
Doğu Brezilya'da yaşayan kuyruğu beyaz halkalı kuisiti (veya ipek maymuncuk)nin gebelik süresi 3,5 aydır. Dişiler yavrularını göğüslerinde veya sırtlarında taşır. Aşırı derecede sevgi gösterirler. Tehlike karşısında erkek sürüyü kahramanca savunur. Maymunların vücutları tırmanmaya, sıçramaya, el ve ayakları da kavramaya uygundur. El ve ayaklar beş parmaklıdır. Baş parmak diğer parmakların karşısına geldiğinden, cisimleri mengene gibi rahatça kavrarlar. Kanca tırnaklı birkaç türün dışında çoğunun el parmakları yassı tırnaklıdır. Colobes ve Atales gibi cinslerde baş parmak bulunmaz. Yiyeceklerini ağızlarına götürmek için ellerini kullanırlar. Ellerini kullanmakta çok mahirdirler. Bir kısmı küçük yiyeceklerin tohumlarını çıkarmak için baş ve işaret parmaklarını rahatça kullanırlar.
Goriller, babuinler, orangutanlar bazan silah olarak taş ve sopa atarlar. Fındık kırmak için taş kullanırlar. Bunlardan şempanzelerde alet kullanmakta oldukça başarılıdır. Kopardıkları ince dal parçalarını yapraklarından temizledikten sonra, termit yuvalarına sokup çıkarmak suretiyle, üzerlerine tırmanmış olan beyaz karıncaları yerler. Arı kovanlarına da çubuk batırarak bal çekerler. Daha büyük değneklerle karınca yuvalarını dağıtırlar. Yuvalarını işgal eden böcekleri, ağaç dallarıyla kovalarlar. Ağızlarında çiğnedikleri yapraklarla ağaç deliklerini kapatarak içecek su birikmesini beklerler.
Yeni Dünya maymunları hariç, Eski Dünya maymunlarının çoğunun yanakları kese gibi olup, yiyecekleri buraya depo ederler. Sonradan parçalayarak yerler. Eski Dünya maymunlarında 32, Yeni Dünya maymunlarında 36 diş bulunur. Hür maymunlar çok hareketli olmasına rağmen bir yere kapatıldıklarında uyuşuk ve bezgin bir mizaç alırlar. En iyi şartlarda yaklaşık 30-40 yıl yaşarlar.
Maymunların dünya üzerindeki dağılımı
Maymunların dünya üzerindeki dağılımı
Maymunlar oldukça meraklı hayvanlardır. Yüksekte bulunan bir yiyeceğe ulaşmak için birkaç eşyayı üst üste koymayı akıl edebilirler. Bununla beraber insanlara hizmet edebilecek derecede eğitilememektedirler. Maymunlar, küçükken, sevimli, şakrak, zeki ve itaatli olurlar. Fakat yaşları arttıkça huyları haşinleşir. Hatta bazısı insanlara saldırır. Gençken zeki olduklarından bu devrede terbiye edilebilirler. Yaşlandıkça huysuzlukları artar ve zekaları azalır. İnsanlarda ise durum tersinedir. Maymunlarda zekadan çok taklit içgüdüsü gelişmiştir. Kulak memeleri bulunmaz. İnsanın vücut hücrelerinde 46 kromozom bulunmasına rağmen maymun türlerinde farklılıklar görülür. Rhesus maymununda 42, goril ve şenpanzelerde 48 kromozom vardır.